İbn-i Abbas Hz.leri’nden naklen Muaz b. Cebel rivayet ediyor. Bir gün Hz. Muhammed (s.a.v.) ile beraberdik. Medine’de Ensârdan birinin evinde oturuyorduk… Bir cemaat halindeydik… Tam sohbete dalmışken… Dışarıdan bir ses geldi. -Ev sahibi, içeridekiler… -Eve girmem için bana izin verir misiniz? -Benim sizden bir dileğim var görülecek bir işim var… Bunun üzerine, herkes Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimizin yüzüne bakmaya başladı. Orada ve her zaman büyük O’ ydu (s.a.v.). İzin O’ndan (s.a.v.) çıkacaktı… Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimiz duruma vâkıf oldu ve: Bu seslenen kimdir, bilir misiniz? buyurdu. Biz hep birden şöyle dedik: En iyi bilen Allah ve Resûlüdür (s.a.v.). Bunun üzerine Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimiz: O, lanetlenmiş iblistir. Şeytandır. Allah’ın lâneti onun üzerine olsun… Buyurunca hemen Hz. Ömer: Ya Resûlâllah (s.a.v.), bana izin verin onu öldüreyim, dedi. Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimiz buna izni vermedi; şöyle buyurdu: Dur ya Ömer, bilmiyor musun ki; ona belli bir vakte kadar mühlet verilmiştir… Öldürmeyi bırak. Sonra şöyle buyurdu: Açın kapıyı gelsin… O buraya gelmek için emir almıştır. Söyleyeceklerini anlamaya çalışınız. Size anlatacaklarını iyi dinleyiniz… Muaz b. Cebel devam ediyor… Kapıyı ona açtılar. İçeri girdi ve bize göründü. Bir de baktık ki; şekli şöyle: Bir ihtiyar, Şaşı, Aynı zamanda köse, Çenesinde at kılı gibi altı veya yedi kadar kıl sallanıyor, Gözleri yukarı doğru açılmış, Kafası büyük bir fil kafası gibi, Dudakları bir manda dudağı gibiydi. İçeridekilere şöyle bir selâm verdi: Selâm sana ya Muhammed (s.a.v.)! Selam size ey cemaat-ı Müslim’in. Onun bu selâmına Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimiz şu mukabelede bulundu: Selâm Allah’ındır ya lâin. Bir iş için geldiğini duydum; nedir o iş? Şeytan şöyle anlattı: Benim buraya gelişim, kendi arzumla olmadı. Mecburen geldim. Hz. Muhammed (s.a.v.) efendimiz sordu: Nedir o mecburiyet? Şeytan anlattı: İzzet sahibi Rabbin katından bana bir melek geldi. Ve dedi ki: Allah-ü Teâlâ sana emir veriyor. Muhammed’e (s.a.v.) gideceksin ama düşük ve zelil bir halde, tevazu ile. O’na (s.a.v.) gideceksin ve Âdemoğullarını nasıl kandırdığını anlatacaksın. Sonra O (s.a.v.) sana ne sorarsa doğru cevap vereceksin. Daha sonra… Allah-ü Teâlâ buyurdu ki: Söylediklerine bir tek yalan katarsan, doğruyu söylemezsen… Seni kül ederim. Rüzgâr savurur… Ve düşmanların önünde seni rezil rüsva ederim.
Lütfen videomu beğenmeyi ve kanalıma abone olmayı unutmayın.
Videonun devamını buradan izleyebilirsiniz ;
0 Yorumlar